İçim yanıyor, öyle bir acı ki...
28 Ağustos Cumartesi, Heybeliada'da keyifli bir aile buluşması, kahkahalar, eski hikayeler, 30 sene önce küçük bir kağıda yazılan ama cüzdanımdan hiç çıkartmadığım şiiri paylaşmamla mutluluk ve hayretle parlayan gözler...çok güzel bir gündü...güzel bir gün sona ererken mutlu bir kucaklaşma, öpücük ve sade bir ''görüşürüz''...işte hepsi bu...
Pazar günü yorgunluktan bitap halde uyuklarken 2 kısa telefon görüşmesi...işte hepsi bu...görüşürüz...
ama bir daha görüşememek, bir daha göremeyeceğini bilmek, sesini duyamamak...bir daha ''efendim güzel kızım'''la cevaplanmıyacak olan o telefon....Ne büyük kedermiş, günlük hayat akıp giderken, o çok sevdiğin dünyalar tatlısı biricik babişkomun hayattan uzaklaştığını yaşamak. Gün içinde işindeyken, dostlarında sohbetteyken içindeki kederinin hain bir düşman gibi pusuda beklediğini bilmen,eşe dosta aktarmak istemediğin üzüntü ve kederini içine atıp, bağırarak ağlamak isterken kendini tutmak zorunda kalman...bazen bir şeye güldüğünde kendini suçlaman, yemek yerken artık onun yiyemeyeceğini düşünüp boğazının düğümlenmesi, sevdiği bir şarkıyı duyduğunda göz yaşlarının nerde olduğundan umarsızca dökülmesi, oyun oynarken yaşaran gözlerle karşılaşan minik oğluşuma anlatmaya daha gücüm olmadığından şaşırıp kalması..
İŞTE HAYAT BU NE YAZIK Kİ!...O çok sevdiğin artık YOKKEN yaşamaya çalışmak.
02 Ağustos 2012 saat 15:35 de doktorun başını iki yana sallamasıyla her şey sona erdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder