* Alper 21 aylık.Bandırma feribotunda gene bir oraya bir buraya gezmekten bunalan bendeniz, merdivende oturan bir genç kızın yanına oturup Alper oyalansın diye''sor bakalım abla ingilizce biliyormuymuş Alpercim'' diye söze girdikten sonra Alper bildiği hayvanları sıralar, köpek, kedi, kaplumbağa...Genç kızımız hepsine cevap verir.Sonra
Alper: Peki babanın ingilizcesi ne?
Genç Kız: Mmm dad?
Alper: Iı ıhh
Genç Kız: Father, daddy??
Alper: Iı ıhh
Genç Kız: Ne o zaman??
Alper: (gülerek) Soner Baba!!
**Yatak sohbetlerimiz çok tatlı geçiyor.Kocaman gözlerini açarak anlattığım hikayeleri yaşıyormuşcasına ifade takınması, ee anne günün nasıl geçti ile başlayan fakat gözlerimi açık tutamadığım zaman yanaklarıma pat pat yaparak ''biraz daha sohbet edelim annecimm'' demeleri...
**Battaniyesini yatağının üstüne mandallayarak çadır yapmamız çok hoşuna gidiyor.Bir akşam o çadırında Tiger ile oynarken biz de dolabın üzerine bir şeyler yerleştiriyoruz...
Alper: Pekiii senin adın ne bakalım??
Tiger: Benim adımm Tiger Turan !!!
Biz gülmekten yerlerdeyiz tabii:))
**Gece uykusu gelince başlıyor öpücükler, elimi, kolumu, yanaklarımı öpücüklere boğuyor.Uykuya dalarken el ele tutuşmazsak olmaz ve de dip dibe, azıcık uzağında dursam;
Alper: Anne korkuyorum...
Annesi: Neden Alpercim?
Alper: Çünkü sen yanımda olmadığın için
**Bu aralar odamızda yatmıyoruz sebebi ise Lilly ve Pepper'ın ziyarete gelmesi. Ehh daha iyisini düşünene kadar işini görüyor...
25 Ekim 2010 Pazartesi
19 Ekim 2010 Salı
Doğumgünleri...
Ecegün'ün 3.yaş doğumgününe soğuk bir günde gidiyoruz.Tatil dönüşüne denk geldiği için hediye alıp gidene kadar biraz geç kalıyoruz ama olsun sevgili arkadaşım Nilüfer'le ancak doğum günlerinde görüşebiliyoruz(her seferinde arayı uzatmayalım desek de işler vs derken hoop bakıyoruz sene geçmiş)Tam hediye faslında ordayız hediyemizi verip iyi yıllar diledikten sonra hemen alt kata inip pastamızı yiyoruz.Daha sonra dışarıda pinyata çılgınlığına katılıyoruz.Nasıl da hevesle indiriyorlar sopayı.Calliou da hemen teslim olmuyor, çocuklar iyice heveslerini alıyorlar.Daha sonra bir doğumgünü klasiği; balondan şekil yapmaca.Alper şapka ve kılıç yaptırıyor, nasıl da mutlu...
Bizim kaytan bıyıklı, kedi kızımızı öpemiyor ne yazıkki, Ecegün kimselere öptürmüyor kendisini ama yeni birşey değil ufaklığından beri öpmek için fazlasıyla çaba göstermeniz gerekli.Nice yaşlara tatlışko...




...
Geçen haftasonu Uzay'ın doğumgünündeyiz.Uzay, Alper'in en sevdiği arkaşlarından bir tanesi.Ailecek tanışmamızın yanı sıra annemlerle komşu olmaları sebebi ile bizimkiler yaz boyunca acaip samimi oldular.Doğumgünün favori oyuncağı ise bugs.Ne güldüler, ne eğlendiler anlatamam...Nice senelere Uzaycım...



Bizim kaytan bıyıklı, kedi kızımızı öpemiyor ne yazıkki, Ecegün kimselere öptürmüyor kendisini ama yeni birşey değil ufaklığından beri öpmek için fazlasıyla çaba göstermeniz gerekli.Nice yaşlara tatlışko...
...
Geçen haftasonu Uzay'ın doğumgünündeyiz.Uzay, Alper'in en sevdiği arkaşlarından bir tanesi.Ailecek tanışmamızın yanı sıra annemlerle komşu olmaları sebebi ile bizimkiler yaz boyunca acaip samimi oldular.Doğumgünün favori oyuncağı ise bugs.Ne güldüler, ne eğlendiler anlatamam...Nice senelere Uzaycım...
18 Ekim 2010 Pazartesi
Alper Yüzmede
Okuldan gelen mesajı görünce çok heyecanlandık, yaş grubumuza hitaben yüzme kursu açılması planlanıyormuş.Hemen başvurduk tabii...
Antalya'dan gelişimiz gece yarısını geçmişti,tam gitmeyelim diye düşünüyordum ki nasıl olduysa uyanmamız ve kahvaltımız derken geç de olsa yetiştik.
Alpella'yı apar topar suyun içindeki Sibel öğretmenin kucağına atıp çıkıyorum.Bizimki kafa sağ omuza bitişik (küs pozisyonunda)öğretmenin dediğini yapıyor ama gönülsüz,bırakıp kaçtım sanıyor besbelli.Derken bir ara beni camdan görünce nasıl da mutlu oluyor miniğim, bir açılıyor sormayın.Bize de eşimle oğlumuzun hünerlerini kah gülerek kah gözümüz dolarak seyretmek kalıyor.



Antalya'dan gelişimiz gece yarısını geçmişti,tam gitmeyelim diye düşünüyordum ki nasıl olduysa uyanmamız ve kahvaltımız derken geç de olsa yetiştik.
Alpella'yı apar topar suyun içindeki Sibel öğretmenin kucağına atıp çıkıyorum.Bizimki kafa sağ omuza bitişik (küs pozisyonunda)öğretmenin dediğini yapıyor ama gönülsüz,bırakıp kaçtım sanıyor besbelli.Derken bir ara beni camdan görünce nasıl da mutlu oluyor miniğim, bir açılıyor sormayın.Bize de eşimle oğlumuzun hünerlerini kah gülerek kah gözümüz dolarak seyretmek kalıyor.
Where is the party???
Bayram dönüşü minik ikizler Alper ve Yağmur'un birinci yaş kutlamasına katıldık.Hava şanslarına çok güzeldi...Çocuklar yeşillikler içindeki mekanda bir oraya bir buraya koşturup durdular.Nice senelere ikizler...


Daha sonra Can abimizin partisine katıldık.Can ve çetesi yaş olarak bizimkinden büyük olduğundan, minik canavarların cirit attığı partide miniğim gene Ceyda ablasıyla çok eğlendi.
Can'ın geçmiş doğumgünü daha dün gibi, zaman ne çabuk geçiyor.Alper ses çıkarark açılan parti oyuncağından çok korkardı bir zamanlar şimdi nasıl da keyif alıyor.
Nice senelere Can...



Daha sonra Can abimizin partisine katıldık.Can ve çetesi yaş olarak bizimkinden büyük olduğundan, minik canavarların cirit attığı partide miniğim gene Ceyda ablasıyla çok eğlendi.
Can'ın geçmiş doğumgünü daha dün gibi, zaman ne çabuk geçiyor.Alper ses çıkarark açılan parti oyuncağından çok korkardı bir zamanlar şimdi nasıl da keyif alıyor.
Nice senelere Can...
9 Ekim 2010 Cumartesi
Yaz Bitmeden...
İş sebebi ile Antalya'ya gitmem gerekiyordu.Ne günübirlik gidiş gelişlerin yorgunluğu, ne de bıdıkcanın bu yaz mümkün olduğunca denize girmesi;tek başıma çıktığım yolculuklarda havaalanında, sokakta gözüm hep çocuklarda...Oğluşumu o kadar çok özlüyorum ki...Bu sefer işi tatille birleştiriyorum ve dedişkoyu da plana dahil ederek doğru Antalya'ya uçuyoruz.
..
Amara'dan sonra Venezia sönük kalıyor.Ama olsun oğluşum ve babişim yanımda ve hava o kadar güzel ki son gün hariç deniz ve güneşin tadını çıkartıyoruz.Alpercik besin alerjisi teşhisi ile tüm vucüdunu kaplayan kabarıklarla boğuşuyor.İlk gece miniğim kaşıntıdan uyuyamıyor.Neyseki doktorun merhemi fayda gösteriyor da keyfimiz yerine geliyor.
..
Alper pek kaprisli bu sefer, dedesinden beni kıskanması mı yoksa ilk defa babasız bir yere gitmemiz mi bilemiyorum.Denizde babasının kucağına aldığı bir çocuk için, ''bak anne, babası gelmiş onun gördün mü kucağına alıyor.Benim babam gelmedi, işte''
Allah'ım bu minicik akıldan ne düşünceler geçiyor.Gözlerim doluyor, sımsıkı sarılıyorum babasının yerine de...




Perşembe gecesi sanki gök yarılıyor, ne yağmur yağıyor ne şimşekler çakıyor.Bizimkini diskoya gitmemeye ikna etmek mümkün mü??Tam da ortada dans edilecek kenarda köşede değil:) Tabi çıkışta mecburen torbaya sokuyoruz bıdığı, o kadar hoşuna gidiyor ki...Sonra anne-oğul sıcak rezene çayı içip sohbet ediyouruz yağan yağmura bakarak.

Ertesi gün güneşli bir güne uyanıyoruz.Akşama kadar denize girmesek de güneşin tadını çıkartıyoruz.Akşam korka korka biniyoruz uçağa,hava durumu hakkında hiç iç açıcı haberler gelmiyor.Neyse ki binlerce dua işe yarıyor, evimize sağ sağlim varıyoruz.
..
Amara'dan sonra Venezia sönük kalıyor.Ama olsun oğluşum ve babişim yanımda ve hava o kadar güzel ki son gün hariç deniz ve güneşin tadını çıkartıyoruz.Alpercik besin alerjisi teşhisi ile tüm vucüdunu kaplayan kabarıklarla boğuşuyor.İlk gece miniğim kaşıntıdan uyuyamıyor.Neyseki doktorun merhemi fayda gösteriyor da keyfimiz yerine geliyor.
..
Alper pek kaprisli bu sefer, dedesinden beni kıskanması mı yoksa ilk defa babasız bir yere gitmemiz mi bilemiyorum.Denizde babasının kucağına aldığı bir çocuk için, ''bak anne, babası gelmiş onun gördün mü kucağına alıyor.Benim babam gelmedi, işte''
Allah'ım bu minicik akıldan ne düşünceler geçiyor.Gözlerim doluyor, sımsıkı sarılıyorum babasının yerine de...
Perşembe gecesi sanki gök yarılıyor, ne yağmur yağıyor ne şimşekler çakıyor.Bizimkini diskoya gitmemeye ikna etmek mümkün mü??Tam da ortada dans edilecek kenarda köşede değil:) Tabi çıkışta mecburen torbaya sokuyoruz bıdığı, o kadar hoşuna gidiyor ki...Sonra anne-oğul sıcak rezene çayı içip sohbet ediyouruz yağan yağmura bakarak.
Ertesi gün güneşli bir güne uyanıyoruz.Akşama kadar denize girmesek de güneşin tadını çıkartıyoruz.Akşam korka korka biniyoruz uçağa,hava durumu hakkında hiç iç açıcı haberler gelmiyor.Neyse ki binlerce dua işe yarıyor, evimize sağ sağlim varıyoruz.
28 Eylül 2010 Salı
Bayram Kaçamağı
Alper doğduğundan beri bir ilk defa bir bayramda büyüklerimizin ellerinden öpemedik.Yine son gün gidelim mi? gidelim...diyerek arife günü Altınoluk'a gitmeye karar verdik.
Bu sefer evde bizi bekleyen yok, Alper şaşkın, e Babaannem nerde anne??
Güneş kararınca hava soğusa da gündüz çok güzel şansımıza.İlk günü yazlıkta geçiriyoruz.Altınoluk'un suyu malum soğuk, ama bizimkinin umurunda değil.Göktan abisinin peşinden ayrılmıyor.Göktan da tam abi, hayır onu yapmamalısın Alper...bak konuşmam giderim ama...Denizden sonra eve yürürken Göktan abisine tembihler,duş al hemen gel tamam mı??

..
Ertesi sabah doğru Kadırga koyuna.Gidenler kesinlikle katılacaklardır, sanki çocukluğumun plajları gibi,zamanın hep aynı kaldığı,hasır şemsiyeli,insanı kendine getiren bir dingin hava ve süperr bir denize sahip.Bu sefer ilk defa müthiş dalgalar hoş geldiniz diyor.Bizimki dalga sesinden biraz korksa da durur mu girmeden denize.Neyseki öğleden sonra stresini atan deniz duruluyor.Biz de güneş bizi ısıtmayı kesene kadar giriyoruz suya.

..
Son günümüz biraz kararsız başlıyor..Öğleden sonra esiyor kafamıza doğru Ayvalık'a yol alıyoruz.İlk durak Sarımsaklı..denize girdikten sonra batmaya başlıyan güneşi Şeytan sofrasının muhteşem manzarasında seyre dalıyoruz.VE ardından Cunda adasında akşamı sonlandırıyoruz.


..
Ve bir tatilimiz daha sona ererken felekten çaldığımız günler yanımıza kar kalıyor.
Bu sefer evde bizi bekleyen yok, Alper şaşkın, e Babaannem nerde anne??
Güneş kararınca hava soğusa da gündüz çok güzel şansımıza.İlk günü yazlıkta geçiriyoruz.Altınoluk'un suyu malum soğuk, ama bizimkinin umurunda değil.Göktan abisinin peşinden ayrılmıyor.Göktan da tam abi, hayır onu yapmamalısın Alper...bak konuşmam giderim ama...Denizden sonra eve yürürken Göktan abisine tembihler,duş al hemen gel tamam mı??

..
Ertesi sabah doğru Kadırga koyuna.Gidenler kesinlikle katılacaklardır, sanki çocukluğumun plajları gibi,zamanın hep aynı kaldığı,hasır şemsiyeli,insanı kendine getiren bir dingin hava ve süperr bir denize sahip.Bu sefer ilk defa müthiş dalgalar hoş geldiniz diyor.Bizimki dalga sesinden biraz korksa da durur mu girmeden denize.Neyseki öğleden sonra stresini atan deniz duruluyor.Biz de güneş bizi ısıtmayı kesene kadar giriyoruz suya.
..
Son günümüz biraz kararsız başlıyor..Öğleden sonra esiyor kafamıza doğru Ayvalık'a yol alıyoruz.İlk durak Sarımsaklı..denize girdikten sonra batmaya başlıyan güneşi Şeytan sofrasının muhteşem manzarasında seyre dalıyoruz.VE ardından Cunda adasında akşamı sonlandırıyoruz.
..
Ve bir tatilimiz daha sona ererken felekten çaldığımız günler yanımıza kar kalıyor.
6 Eylül 2010 Pazartesi
Tatil Güncesi-2- Tekirova
Zaman ne çabuk geçiyor, tatilden döneli bir ayı geçti ama sanki daha da uzun olmuş gibi geliyor...
Evet nerede kalmıştık?
Dedemize hoşçakal dediğimiz gün, sabah erkenden yola koyulduk.Son günümüzde de babaannemizde kahvaltımızı yaptıktan sonra vedalaşma vakti geliyor ve Tekirova'ya kalbimizi Marmaris'te bırakarak yola çıkıyoruz.

Kaş'ta yemek molası veriyoruz.Görmeyeli daha bir güzelleşmiş.Öğle vakitleri olduğu içiğn sokaklar bomboş.Fırsattan istifade Alperimin arkadaşlarına hediye alıyoruz.Gezmeye devam ederken minik oğluşum bana inanılmaz güzel bir yüzük beğeniyor ve tabii nazar boncukları..Boy boy boncuklar arasında orta karar bir tanesini almaya zor ikna ediyorum, gözü en büyüğünde.Öğle yemeğimizi tepede harika bir manzaraya karşı yiyerek tekrar yola çıkıyoruz.Arabayı ben kullanıyorken kowboylar arkada kıkırdaşıp duruyorlar.Alper susmak bilmiyor, ya şarkı söylüyor ya kıkırdıyor.Virajlı yolların da etkisiyle olsa gerek zıp zıp'in son kahkahası kötü sonlanıyor.Finike'de mecburi mola veriyoruz.
Amara Dolce Vita'ya akşam üzeri varıyoruz.Mini golf arabasıyla hemen Roma caddesinde bulunan odamıza göürüyorlar.Geniş odayı görünce önce odada koşturuyor, sonra yatakta zıplıyor...

Oğlum çok güzel vakit geçiyor.Özellikle babasına nasıl naz yapıyor görmeniz lazım.Babası da bir dediğini ikiletmiyor.Ben de 3 yıldır ilk defa şezlongda yatarak kitap okuyabiliyorum:)) o lalala
Mini klübe bir kez benle bir kez de babası ile gidiyor.Çok hoşuna gitse de bizden ayrılmak istemiyor,sonuç: tüm oyunları oynuyoruz (bir kaç kez) ve deniz sayesinde zor bela çıkartabiliyoruz küçük beyi.

Tam bir su kuşu, geç vakitelere kadar denizden çıkmıyoruz.Deniz bir harika, hele kaydıraklı şişme tramboliye çıkıp zıplamak çok eğlenceli.Bazen bizim daha çok eğlendiğimiz hissine kapılıyorum nedense.
Minik büfe harika ama Alper sadece dondurma için uğruyor..

Bir akşam tepeye inşa edilen fener restaurantta saksafon eşliğinde balık yiyoruz, başka bir gece Yunan müzikleri eşliğinde yemeğimizi yerken sırtaki yapanları seyrediyoruz, başka bir akşam hoop Meksika'dayız...Her şey süper...En sevdiğim tarafı ise düz ayak bir tesis oluşu ve yorulmnadan gerekli yerlere ulaşılabilirliği.
Tabi her akşam abone olduğumuz akülü araba kiralama ve lunaparkı unutmamak lazım:))O kadar güzel vakit geçirdik ki ne hayvanat bahçesine gitmek istedi canımız ne de aquaparkına..
Alper orda da arkadaş edindi kendisine...Ama en çok güzeller güzeli Melisa ablası ve Aybars ile vakit geçirdi.


Gala gecesinde aynı masayı paylaştığımız Alman çifte bildiği tüm İngilizce sözcükleri söylemesi-şarkılar dahil- Türkçe saymasını istedikleri halde inatla İngilizce saymaya devam etmesi çok komikti..



Tam oh kazasız belasız tatilin son gününe geldik derken, her zamnki gibi uykusuzluğa direnmeye çalışan miniğimiz,anfi tiyatroda sahnede koştururken büyük bir çocuğun sürekli önüne geçip onu durdurmaya çalışmasına önce direniyor ve hafiften itişerek karşı koymaya çalışıyor.Sonunda başedemeyeceğini anlayıp sahnenin kenarına geldiğinde çocuğun bir şey söylemesi ile son anda dikkati dağılarak sahneden tepetaklak uçuşunu izlemek,saniyeler içinde saatler alan ona ulaşana kadar geçen zamanda aklımdan geçen binlerce düşünce...Minik yavrumun hemen kulağının arkasında kocaman bir baloncuk oluyor.Cerah dostumuz hemen kafatasına bakıp içimizi rahatlatıyor.Tabii ailecek gözyaşları eşliğinde odamıza gidiyoruz.Basit bir itişmenin böyle bir sonuç doğurabileceğini düşünememenin verdiği suçluluk duygusu kalbimi sıkıştırıyor.Şükürler olsun şişlikle atlatıyoruz sadece...
Her güzel şey gibi tatilimiz de sona eriyor...Akşama doğru evimize doğru yola çıkıyoruz..Tadı damağımızda kalan tatilimizi anılarımızı yanımıza alarak orada bırakıyoruz.
Evet nerede kalmıştık?
Dedemize hoşçakal dediğimiz gün, sabah erkenden yola koyulduk.Son günümüzde de babaannemizde kahvaltımızı yaptıktan sonra vedalaşma vakti geliyor ve Tekirova'ya kalbimizi Marmaris'te bırakarak yola çıkıyoruz.
Kaş'ta yemek molası veriyoruz.Görmeyeli daha bir güzelleşmiş.Öğle vakitleri olduğu içiğn sokaklar bomboş.Fırsattan istifade Alperimin arkadaşlarına hediye alıyoruz.Gezmeye devam ederken minik oğluşum bana inanılmaz güzel bir yüzük beğeniyor ve tabii nazar boncukları..Boy boy boncuklar arasında orta karar bir tanesini almaya zor ikna ediyorum, gözü en büyüğünde.Öğle yemeğimizi tepede harika bir manzaraya karşı yiyerek tekrar yola çıkıyoruz.Arabayı ben kullanıyorken kowboylar arkada kıkırdaşıp duruyorlar.Alper susmak bilmiyor, ya şarkı söylüyor ya kıkırdıyor.Virajlı yolların da etkisiyle olsa gerek zıp zıp'in son kahkahası kötü sonlanıyor.Finike'de mecburi mola veriyoruz.
Amara Dolce Vita'ya akşam üzeri varıyoruz.Mini golf arabasıyla hemen Roma caddesinde bulunan odamıza göürüyorlar.Geniş odayı görünce önce odada koşturuyor, sonra yatakta zıplıyor...
Oğlum çok güzel vakit geçiyor.Özellikle babasına nasıl naz yapıyor görmeniz lazım.Babası da bir dediğini ikiletmiyor.Ben de 3 yıldır ilk defa şezlongda yatarak kitap okuyabiliyorum:)) o lalala
Mini klübe bir kez benle bir kez de babası ile gidiyor.Çok hoşuna gitse de bizden ayrılmak istemiyor,sonuç: tüm oyunları oynuyoruz (bir kaç kez) ve deniz sayesinde zor bela çıkartabiliyoruz küçük beyi.
Tam bir su kuşu, geç vakitelere kadar denizden çıkmıyoruz.Deniz bir harika, hele kaydıraklı şişme tramboliye çıkıp zıplamak çok eğlenceli.Bazen bizim daha çok eğlendiğimiz hissine kapılıyorum nedense.
Minik büfe harika ama Alper sadece dondurma için uğruyor..
Bir akşam tepeye inşa edilen fener restaurantta saksafon eşliğinde balık yiyoruz, başka bir gece Yunan müzikleri eşliğinde yemeğimizi yerken sırtaki yapanları seyrediyoruz, başka bir akşam hoop Meksika'dayız...Her şey süper...En sevdiğim tarafı ise düz ayak bir tesis oluşu ve yorulmnadan gerekli yerlere ulaşılabilirliği.
Tabi her akşam abone olduğumuz akülü araba kiralama ve lunaparkı unutmamak lazım:))O kadar güzel vakit geçirdik ki ne hayvanat bahçesine gitmek istedi canımız ne de aquaparkına..
Alper orda da arkadaş edindi kendisine...Ama en çok güzeller güzeli Melisa ablası ve Aybars ile vakit geçirdi.
Gala gecesinde aynı masayı paylaştığımız Alman çifte bildiği tüm İngilizce sözcükleri söylemesi-şarkılar dahil- Türkçe saymasını istedikleri halde inatla İngilizce saymaya devam etmesi çok komikti..
Tam oh kazasız belasız tatilin son gününe geldik derken, her zamnki gibi uykusuzluğa direnmeye çalışan miniğimiz,anfi tiyatroda sahnede koştururken büyük bir çocuğun sürekli önüne geçip onu durdurmaya çalışmasına önce direniyor ve hafiften itişerek karşı koymaya çalışıyor.Sonunda başedemeyeceğini anlayıp sahnenin kenarına geldiğinde çocuğun bir şey söylemesi ile son anda dikkati dağılarak sahneden tepetaklak uçuşunu izlemek,saniyeler içinde saatler alan ona ulaşana kadar geçen zamanda aklımdan geçen binlerce düşünce...Minik yavrumun hemen kulağının arkasında kocaman bir baloncuk oluyor.Cerah dostumuz hemen kafatasına bakıp içimizi rahatlatıyor.Tabii ailecek gözyaşları eşliğinde odamıza gidiyoruz.Basit bir itişmenin böyle bir sonuç doğurabileceğini düşünememenin verdiği suçluluk duygusu kalbimi sıkıştırıyor.Şükürler olsun şişlikle atlatıyoruz sadece...
Her güzel şey gibi tatilimiz de sona eriyor...Akşama doğru evimize doğru yola çıkıyoruz..Tadı damağımızda kalan tatilimizi anılarımızı yanımıza alarak orada bırakıyoruz.
29 Ağustos 2010 Pazar
Kadıköy'de Doğdum...FENERBAHÇE'Lİ Oldum...
Perşembe akşamı iş çıkışı doğru annemlere gittik, okul tatil olduğundan beri Alper dedesi, anneannesi, dayısı ve tabii Oğuz abisi ile beraber, onlarca arkadaşını saymıyorum tabii...
Bu akşam Alper ilk defa maça gidecek.Dayısı,'' Kadıköy'de doğdu, Fenerbahçe'li oldu'' yu öğretmeye çalışıyor, sonra bağır bakalım diyor, bizimki Alekkkkksssss diye çığlık atıyor.Çok heyecanlı..
Dayısı ve Babası ile beraber maça uğurluyorum onları.İlk yarı bitince kapıda buluyorum bizimkini, Şimşek oyununu oynamak maksadıyla olsa gerek, hadi Baba eve gidelim diye getirtmiş eve kendisini, tabii hemen PS başına..
Maçta sürekli bağırmış, zıplayıp durmuş..Alekkss diye bağırmıyanları televizyonda gösterdikleri için bağırmış durmuş:))
Babamız eve geldiğinde kızgın, Fenerbahçe, Yunanlı Paok Takımına yenilmiş.
Alper'e ''Bak erken çıkınca küsmüşler sana, yenilmişler'' diyorum, sağ elini yukarı kaldırarak ''e anne ama ben biraz oyun oynııp geri gidecektim, neden küsmüşler ki....
Bu akşam Alper ilk defa maça gidecek.Dayısı,'' Kadıköy'de doğdu, Fenerbahçe'li oldu'' yu öğretmeye çalışıyor, sonra bağır bakalım diyor, bizimki Alekkkkksssss diye çığlık atıyor.Çok heyecanlı..
Dayısı ve Babası ile beraber maça uğurluyorum onları.İlk yarı bitince kapıda buluyorum bizimkini, Şimşek oyununu oynamak maksadıyla olsa gerek, hadi Baba eve gidelim diye getirtmiş eve kendisini, tabii hemen PS başına..
Maçta sürekli bağırmış, zıplayıp durmuş..Alekkss diye bağırmıyanları televizyonda gösterdikleri için bağırmış durmuş:))
Babamız eve geldiğinde kızgın, Fenerbahçe, Yunanlı Paok Takımına yenilmiş.
Alper'e ''Bak erken çıkınca küsmüşler sana, yenilmişler'' diyorum, sağ elini yukarı kaldırarak ''e anne ama ben biraz oyun oynııp geri gidecektim, neden küsmüşler ki....
3 Ağustos 2010 Salı
Tatil Güncesi - I - Marmaris
Her sene tatile ne zaman çıkacağımız ve nereye gideceğimiz son dakikada belli olur, babamızın işi sebebi ile..Bu sene evlilik yıldönümümüzde tatilde olalım istedik ama bu sefer de benim işlerim yüzünden bir hafta rötorlı çıkmamız gerekti.Cuma akşamı servise zor attım kendimi ki aşkım ın çağrısını gördüm.İnanılmaz bir haber, evlendiğimizden beri ilk defa iki hafta üst üste ailecek tatile çıkıyoruz...YABA DABA DUUU!!! Eve adım atar atmaz hazırlıklara başladım keyifle...
Evet ilk plana uyuyoruz, 04 Temmuz Pazar Dedişkoyu aldığımız gibi Bandırma feribotuna biniyoruz.Alper belki durur diye taşıdığımız laptop işe yaramıyor tabii, gene anne Alper'in peşinde bir aşağıya bir yukarıya koşturup duruyor 2,5 saat boyunca, ama olsun kocaaaa bir tatil var ya önümüzde ne kadar mutluyuz.Babamız Marmaris'e çizilen rota için güç topluyor bu arada, biz dedişko ile Alper'i oyalıyoruz.Alper doğduğundan beri ilk defa araba ile bu kadar uzun bir yolculuk yapacağız.Yol bize bile uzun geliyor, Alper çok rahat olmasa da molalar hariç uykuda.
Ertesi sabah erkenden Babaannemizin nefis kahvaltı sofrasında Marmarise merhaba diyoruz.O kadar yorulmuşuz ki hemen hemen uykuda geçiriyoruz günü.Bir ara Mizi Teyzemiz'e iniyoruz.Alper orda çok özgür, bahçede oynuyor, heryeri suluyor, evin içini de ihmal etmiyor:).Günü uykuda yada yemekte geçiriyoruz.Mmm Babaannemizin dolmaları da bir harika yedikçe yiyesi geliyor insanın...Alper çok iyi anlaştığı teyzesi ile sohbet ederken yemek yiyor ancak.
Akşam Aksaz'a geçiyoruz. Doğa nasıl şaşırtıyor insanı, manzara müthiş yol boyunca.Alper mutluluktan şımardıkça şımarıyor.Bir oraya bir buraya koşuyor.Sabah doğru denize, Alpişkonun uzun süredir kulağındaki suyu geçiremedik, doktorumuzun deniz tedavisini deneyeceğiz.Bizim su kuşu çıkmak istemiyor gün boyu denizdeyiz.O kadar mutlu ki bir anı kaçırmak istemiyor ve tabii öğlen uyumuyor.Minik kuşum akşam 23:00 e kadar dayanmaya çalışıyor o kadar çok yapacak şey var ki...akülü motorlar, tramboli,sinema, park...Oğluşumun özellikle kızların çevresinde dönüşü ve dikkat çekmek için bildiği tüm hünerleri ortaya döküşü var ki kahkalarla gülüyoruz.Kızlar da pek nazlı hemen yüz vermiyorlar.
''Anne bak ben kendime arkadaş buldum!! '' diyerek yüzünde kocaman gülümseme ile yanıma gelişi çok hoşuma gidiyor, okullu olduğumuz fark ediliyor.
Bir akşam Marmaris'e iniyoruz.Babaannemizi alıp Marina'da enfes bir yemek yiyoruz.Alper'imin biz yemeklerimizi bitirene kadar uyuması sayesinde bol bol sohbet ediyoruz.
Vee... Cumartesi sabahı Dedişkomuzu üzülerek orada bırakıp Tekirova'ya doğru yola çıkıyoruz.
Alper : anne sen önde otur ben dedemle oturcam
Anne: Deden gelmiyor Alpercim, o biraz daha burada kalacak.
Alper:(şaka yapıyorsunuz suratı ile dedesine bakıyor gülerek) Dede geliyorsun değil mi?
26 Haziran 2010 Cumartesi
İyi ki Doğdun Oğuz Abiii
23 Haziran 2001 minicik bir bebiş dünyaya geldi...Uzun zamandır beklenen bir bebiş, öyle tatlı, öyle uslu..Ona hep halam dediğim için olsa gerek, bir gün sen benim neyim oluyorsun diye sorduğumda, gözlerinde müzip bir ifade ile halaaa??? demesi vardı dün gibi hatırımda...
Şimdi artık delikanlı oldu, Alper'in Oğuz abisi.Alper pür dikkat takipte, konuşmasından hareketlerine, çok seviyor abisini.Tabi hayat hep güllük gülistanlık olmuyor.Kah küsüyorlar, birbirlerini sevmiyorlar, kah kudurup mutluluktan çılgınca oraya buraya koşuşturuyorlar.Onları izlemek çok keyif verici.
Gelelim doğumgününe, annemlerde en az 10-15 çocuk ve hepsi birden bir odaya, bir salona, bir yukarı, bir aşağıya koşuşturuyorlar.Hatta bir ara kızlardan 2 tanesi duvara doğru amuda kalkmaya çalışıyorlar, tam cümbüş.
Oğuzcan da Alper gibi Şimşek pastası istiyor.Pastanın mumlarını koymaları ise tam filimlik, o kadar eğleniyorlar ki kirpiye çeviriyorlar pastayı, kahkalar dinmiyor.Alpişte büyüklerin arasında bir oraya bir buraya koşuyor.En komiği de dedişkonun Oğuz abisine aldığı koca tekneyi ''hayır benim'' ...''hayır o benim Alpiş''...diye çekiştirip en sonunda Alper'in küserek kaşlarını çatmasıydı.Bayağı bir müddet küskün durdu, tavır yaptı hepimize.
Tabi ertesi gün ''Dede günüde'' Oğuz abisi havuzda kullanması için kardeşine kıyamayıp teknenin kumandasını veriyor...
Nice senelere halacım...seni çok seviyoruz...
Ben de bir VELİ yim artık...
Ananokulu toplantısına ilk çağırdıklarında ''Veli Toplantısına Hoş Geldiniz'' yazılı bir sunum yapıldı.O an dank etti, ben de bir veli olmuştum :))
Alper'in ilaç etiketinin velisi kısmına bir süre annemin adını yazdım, alışkanlık işte...
Derken geçen hafta sabah erkenden Tuğba Ablamız arayarak saat 13:00 de Yaşam Öğretmen ile görüşmem olduğunu haber verdi.Belirlenen saatte okula iniyorum, Allah'ım ne kadar güzel bir şey, öğle yemeğimi yedikten ve arkadaşlarımla vazgeçemediğimiz kahve eşliğinde yaptığımız tatlı sohbet sonrası hiç bunalmadan pıt diye okula inmek çoook güzel...Yaşam Öğretmenimiz çok sevdiğimiz, bakışlarından bal damlayan Müdüre Hanım'ın odasına götürüyor beni.Üçümüz tatlı bir sohbetle bir saati aşkın konuşuyoruz.
Alper'in okuldaki davranışları, eğitim merakı,dikkati ve yetenekleri ile ilgili bildiğim konuları başka bir ağızdan duymak çok keyif verici oluyor.Gururlanıyor insan.En çok da Öğretmenimiz ''Alper'le çok ilgileniyorsunuz belli Özlem Hanım'' dediğinde mutlu oluyorum, içim içime sığmıyor.Demekki bu zamana kadar yaptığımız onca etkinlik, çocuk klubü buluşmalarımız, kaliteli zamanlarımız boşuna değilmiş.
İnşallah ilerleyen yıllarda da veli toplantılarım bu kadar keyifli geçer.
Alper'in ilaç etiketinin velisi kısmına bir süre annemin adını yazdım, alışkanlık işte...
Derken geçen hafta sabah erkenden Tuğba Ablamız arayarak saat 13:00 de Yaşam Öğretmen ile görüşmem olduğunu haber verdi.Belirlenen saatte okula iniyorum, Allah'ım ne kadar güzel bir şey, öğle yemeğimi yedikten ve arkadaşlarımla vazgeçemediğimiz kahve eşliğinde yaptığımız tatlı sohbet sonrası hiç bunalmadan pıt diye okula inmek çoook güzel...Yaşam Öğretmenimiz çok sevdiğimiz, bakışlarından bal damlayan Müdüre Hanım'ın odasına götürüyor beni.Üçümüz tatlı bir sohbetle bir saati aşkın konuşuyoruz.
Alper'in okuldaki davranışları, eğitim merakı,dikkati ve yetenekleri ile ilgili bildiğim konuları başka bir ağızdan duymak çok keyif verici oluyor.Gururlanıyor insan.En çok da Öğretmenimiz ''Alper'le çok ilgileniyorsunuz belli Özlem Hanım'' dediğinde mutlu oluyorum, içim içime sığmıyor.Demekki bu zamana kadar yaptığımız onca etkinlik, çocuk klubü buluşmalarımız, kaliteli zamanlarımız boşuna değilmiş.
İnşallah ilerleyen yıllarda da veli toplantılarım bu kadar keyifli geçer.
1 Haziran 2010 Salı
ALPER ve DEDİŞKOSU
12 Mayıs dünyalar tatlısı babişkomun doğumgünü...İlk defa uzuuun yıllar sonra ailecek bir araya gelip kutlama yapabildik..69 yıllık bir ömür..Maşallah nice nice yıllara hep birlikte inşallahh!!!
Kaptan dedenin torunları ile özel bir bağı var.Oğuz ve Alper o kadar çok seviyorlar ki dedelerini, paylaşmakta zorluk çekiyorlar, kıskanıyorlar birbirlerinden..dedenin keyfine diyecek yok tabii...
10 Mayıs 2010 Pazartesi
Sen Ne Zaman Büyüdün de Okullu Oldun Annem...
Yapı ve Kredi Bankası gururla sunar...YKB Bilfen Anaokulu...
Yapı Kredi'nin anlamı çok büyüktür hayatımda, 1 Nisan 1995 yılında adım attığım A Blok 12.kattaki ofisten bugüne çalışmakta olduğum, köklü ve güçlü bir dostlar ailesi kurduğum, hayat arkadaşımı bulduğum, koridorlarında kah ayrıldığımız için gizlice ağladığım, kah evlilik haberimizi arkadaşlarımla paylaşırken mutluluktan havalara uçtuğum ve gönülden bağlı olduğum bu kurum öyle güzel bir ilk gerçekleştirdi ki...evet biz çalışanları için koca bir katı iptal edip anaokulu haline getirdi ve Bilfen gibi isim yapmış bir diğer kurumla anlaşarak hayatımızı kolaylaştırmak adına çok önemli adımlar attı.Anne-çocuk özel servislerimizde çocuklarımızın elini tutarak,öpüp koklayarak, her gün yolda geçen 2 saatimizi onlarla beraber geçirmeninin mutluluğuyla, aynı binada ve istediğimiz an ulaşabileceğimiz uzaklıkta olan okullarına gönül rahatlığıyla emanet edip, 18:00 olduğunda sanki 1aydır görüşmemişiz gibi her akşam''aanneeeeeeee'' diye bağırarak kollarımıza atılan o harika varlıklara koşuşturmamız görülmeye değer...
05 Nisan 2010, doğumgünümüzden bir hafta önce sabah erkenden heyecanla kalktık giyindik ve servisimize binerek Gebze'ye doğru yola çıktık.Yolda problem yaşamadık çok heyecanlıydık ikimiz de.Ne zaman okul kapısında kocaman karşılama ekibini gördü çekindi biraz.İlk önce galoş giymicem annee diye sızlanmaya başladı.Bir elimde Alper diğer elimde çantalar kalakaldım.Ama en kötüsü saat 10:00 da önemli bir toplantıya katılmak zorunda oluşumdu, evet sonra o kadar çok kızdım ki kendime keşke o gün götürmeseydim diye.Neyse,zor bela içeri girdik bu sefer sınıfımızın adını bilmediğimiz için sınıfı bulamadık, topuklu ayakkabılar ayağımda, Alper kucağımda, çantalar kolumda sınıf sınıf geziyoruz ve Sibel Teyzesi ile Eylül'ü arıyoruz.Diğer taraftan her yer ağlayan bıdıklarla dolu olduğu için Alper'in iyice huzursuzlanmaya başlaması ve benim artık kopmak üzere olan sinirlerimle ağlamama ramak kalmışken, gülen gözleri ile sevgili dostum Öznur ve tatlı kızı Nehir'in imdadıma yetişmesi ve ardından Sibel'i buluşumuz hale dün gibi gözümün önünde...Alper ben yanındayken çok mutlu fakat azıcık ayrılsam hemen anne nerdesin diye yanıma geliyor.Ben ise toplantı ve çocuğum arasında kalmanın dayanılmaz ağırlığı altında ezilerek, istemeden ve kahrolarak onu orda öğretmenleri Elif ve Yaşam Hanım'a emanet edip ofise çıkmak zorunda kalıyorum.O kadar sıkmışım ki kendimi arkadaşlarımın sevgi dolu karşılaması ile patlayıp ağlamaya başlıyorum, ben ağlıyorum onlar halime gülüyor...Hele toplantıda görmeyin beni:))Ne zormuş annelik...Bu arada sık sık aşağıya inip çocukları Sibel'le azıcık açık kalan jaluzi arasından kontrol etmediğimiz mi kaldı sormayın..Akşam çıkışımız ise evlere şenlik, saat 18:00 olmadan koşuşturan kadın ordusu doğruca anaokulunun önünde bitiyor.Servis sırası ile bıdıkları getiriyorlar, nasıl bir sevgi ve duygu yumağı olduk anlatamam...Gözlerim doldu ve tabi bekleyenleri de sulandırdım biraz, n'apabilirim minik oğlum artık büyüyor ve evden çıkıyor, artık o anasının kuzucuğu değil okullu bir abi...Servise kucakta geliyor miniğim yorgun düşmüş, sımsıkı sarılıyorum öpüyorum, kokluyorum onu yol boyunca ve akşam eve gelir gelmez artık dayanamadığım baş ağrısına yenik düşerek oğlumu babasına emanet ediyorum ve sabaha kadar uyuyorum..Canım yavrum aç kalmış okulda, babası akşam yediklerini saydığında ağzım açık kalıyor.En zor 2.gün, çünkü artık biliyor, tecrübeli.Gitmicemmm ağlamaları içimi parçalasa da zor bela biniyoruz servise.Gene aynı hikaye, galoşları takıp içeri giriyoruz.Fakat sınıf ağlayan çocuk kaynıyor.Hemen uyku odasına götürüyorum Alper'i orası sessiz rahatlıyor.Sonra sınıfa geçiyoruz, onu oyalayacak bişey gösteriyorum fakat kaçmak içime sinmiyor tam o sırada bir çocuk annneeee diye çığlık ötesi bir ses tonuyla bağırınca benim concon da elime sıkıca yapışıyor.Müdürehanım sınıftan velileri çıkartıyor ve kös kös ofise çıkıyoruz.Ertesi gün arabamızla gidiyoruz ve o da ne mucize,kimse kalmadığı için ağlama sızlama yok, öpüşüyoz ve el sallıyoruz birbirimize...Yöntem tutunca 3 hafta daha devam ediyorum...Birgün ceviz adam, kaşları keman gıygıygıy, başka birgün ayy em from isstsnbulll la tanışıyoruz.Gelişmeni, utangaçlığından sıyrılmaya başlamanı görmek ne güzel.
Ne olur hemen çabucak büyüme....
Yapı Kredi'nin anlamı çok büyüktür hayatımda, 1 Nisan 1995 yılında adım attığım A Blok 12.kattaki ofisten bugüne çalışmakta olduğum, köklü ve güçlü bir dostlar ailesi kurduğum, hayat arkadaşımı bulduğum, koridorlarında kah ayrıldığımız için gizlice ağladığım, kah evlilik haberimizi arkadaşlarımla paylaşırken mutluluktan havalara uçtuğum ve gönülden bağlı olduğum bu kurum öyle güzel bir ilk gerçekleştirdi ki...evet biz çalışanları için koca bir katı iptal edip anaokulu haline getirdi ve Bilfen gibi isim yapmış bir diğer kurumla anlaşarak hayatımızı kolaylaştırmak adına çok önemli adımlar attı.Anne-çocuk özel servislerimizde çocuklarımızın elini tutarak,öpüp koklayarak, her gün yolda geçen 2 saatimizi onlarla beraber geçirmeninin mutluluğuyla, aynı binada ve istediğimiz an ulaşabileceğimiz uzaklıkta olan okullarına gönül rahatlığıyla emanet edip, 18:00 olduğunda sanki 1aydır görüşmemişiz gibi her akşam''aanneeeeeeee'' diye bağırarak kollarımıza atılan o harika varlıklara koşuşturmamız görülmeye değer...
05 Nisan 2010, doğumgünümüzden bir hafta önce sabah erkenden heyecanla kalktık giyindik ve servisimize binerek Gebze'ye doğru yola çıktık.Yolda problem yaşamadık çok heyecanlıydık ikimiz de.Ne zaman okul kapısında kocaman karşılama ekibini gördü çekindi biraz.İlk önce galoş giymicem annee diye sızlanmaya başladı.Bir elimde Alper diğer elimde çantalar kalakaldım.Ama en kötüsü saat 10:00 da önemli bir toplantıya katılmak zorunda oluşumdu, evet sonra o kadar çok kızdım ki kendime keşke o gün götürmeseydim diye.Neyse,zor bela içeri girdik bu sefer sınıfımızın adını bilmediğimiz için sınıfı bulamadık, topuklu ayakkabılar ayağımda, Alper kucağımda, çantalar kolumda sınıf sınıf geziyoruz ve Sibel Teyzesi ile Eylül'ü arıyoruz.Diğer taraftan her yer ağlayan bıdıklarla dolu olduğu için Alper'in iyice huzursuzlanmaya başlaması ve benim artık kopmak üzere olan sinirlerimle ağlamama ramak kalmışken, gülen gözleri ile sevgili dostum Öznur ve tatlı kızı Nehir'in imdadıma yetişmesi ve ardından Sibel'i buluşumuz hale dün gibi gözümün önünde...Alper ben yanındayken çok mutlu fakat azıcık ayrılsam hemen anne nerdesin diye yanıma geliyor.Ben ise toplantı ve çocuğum arasında kalmanın dayanılmaz ağırlığı altında ezilerek, istemeden ve kahrolarak onu orda öğretmenleri Elif ve Yaşam Hanım'a emanet edip ofise çıkmak zorunda kalıyorum.O kadar sıkmışım ki kendimi arkadaşlarımın sevgi dolu karşılaması ile patlayıp ağlamaya başlıyorum, ben ağlıyorum onlar halime gülüyor...Hele toplantıda görmeyin beni:))Ne zormuş annelik...Bu arada sık sık aşağıya inip çocukları Sibel'le azıcık açık kalan jaluzi arasından kontrol etmediğimiz mi kaldı sormayın..Akşam çıkışımız ise evlere şenlik, saat 18:00 olmadan koşuşturan kadın ordusu doğruca anaokulunun önünde bitiyor.Servis sırası ile bıdıkları getiriyorlar, nasıl bir sevgi ve duygu yumağı olduk anlatamam...Gözlerim doldu ve tabi bekleyenleri de sulandırdım biraz, n'apabilirim minik oğlum artık büyüyor ve evden çıkıyor, artık o anasının kuzucuğu değil okullu bir abi...Servise kucakta geliyor miniğim yorgun düşmüş, sımsıkı sarılıyorum öpüyorum, kokluyorum onu yol boyunca ve akşam eve gelir gelmez artık dayanamadığım baş ağrısına yenik düşerek oğlumu babasına emanet ediyorum ve sabaha kadar uyuyorum..Canım yavrum aç kalmış okulda, babası akşam yediklerini saydığında ağzım açık kalıyor.En zor 2.gün, çünkü artık biliyor, tecrübeli.Gitmicemmm ağlamaları içimi parçalasa da zor bela biniyoruz servise.Gene aynı hikaye, galoşları takıp içeri giriyoruz.Fakat sınıf ağlayan çocuk kaynıyor.Hemen uyku odasına götürüyorum Alper'i orası sessiz rahatlıyor.Sonra sınıfa geçiyoruz, onu oyalayacak bişey gösteriyorum fakat kaçmak içime sinmiyor tam o sırada bir çocuk annneeee diye çığlık ötesi bir ses tonuyla bağırınca benim concon da elime sıkıca yapışıyor.Müdürehanım sınıftan velileri çıkartıyor ve kös kös ofise çıkıyoruz.Ertesi gün arabamızla gidiyoruz ve o da ne mucize,kimse kalmadığı için ağlama sızlama yok, öpüşüyoz ve el sallıyoruz birbirimize...Yöntem tutunca 3 hafta daha devam ediyorum...Birgün ceviz adam, kaşları keman gıygıygıy, başka birgün ayy em from isstsnbulll la tanışıyoruz.Gelişmeni, utangaçlığından sıyrılmaya başlamanı görmek ne güzel.
Ne olur hemen çabucak büyüme....
12 Nisan 2010 Pazartesi
Ve....Alper 3 yaşında....
Alper'ime hamileyken, keşke ben de yapabilsem dediğim ve ha bugün ha yarın derken tam 3 yıl sonra sevgili Delfina sayesinde gerçekleştirdiğim rüyama, Alper'in Dünyası'na hoşgeldiniz sevgili dostlarım...
Biricik ballı böreğim, canım oğluşumun dört gözle gelmesini beklediğimiz, sevinç gözyaşlarıyla onunla ilk karşılaştığımız bu güzel ve özel günden itibaren artık beraber olacağız.
3 yıl 1 gün önce...25 kg almış tombik bir anne sabırsızlıkla ertesi günü bekliyor, hem korkuyor (çünkü hiç ameliyat geçirmemiş) hem endişeleniyor (bana birşey olursa çocuğum ne yapar diye) vee hamile olduğunu öğrendiği günden sonra vakit buldukça duygularını paylaştığı günlüğüne içini döküyor...sabah 06:30 da Kadıköy Şifa Hastanesinde soluğu alıyorlar babası ile.. ameliyat öncesi ailesi ve sevgili dosları Sibel, Yusuf sayesinde gülmekten unutuyor stresini biraz (ama keşke kaptan dedecik de yanında olsaydı) derken...eşini kapı dışında bırakarak ameliyathaneye girişi ile birlikte heyecan ve stresten her gördüğü yüze gülerek ''günaydın'' diyor..ve masaya yatmış haldeyken soruyorlar, kız mı erkek mi? adı ne olacak..erkek...adı da Alpe...ve gözünü açıyor ağzından ilk çıkan ''bitti mi??''..Odaya geliş ve nur topu (3650 kg) pembe yanaklı, uslu mu uslu, tatlı mı tatlı bebişkosuyla gözyaşları içinde tanışması.Evet tam 3 yıl önce sabah 2 kişi girdiğimiz hastanden 3 günün sonunda 3 kişi olarak, ''aile'' olarak çıkışımızı ve yatağında mışıl mışıl ( babasının deyimi ile kaçarken donakalmış şekilde ) uyuyan bebişe eşimle baktığımızda ''bu bizim mi?'' diyerek gözlerimizin doluşu ve Allah'a şükredişimiz daha dün gibi...
Sevgiler....
Biricik ballı böreğim, canım oğluşumun dört gözle gelmesini beklediğimiz, sevinç gözyaşlarıyla onunla ilk karşılaştığımız bu güzel ve özel günden itibaren artık beraber olacağız.
3 yıl 1 gün önce...25 kg almış tombik bir anne sabırsızlıkla ertesi günü bekliyor, hem korkuyor (çünkü hiç ameliyat geçirmemiş) hem endişeleniyor (bana birşey olursa çocuğum ne yapar diye) vee hamile olduğunu öğrendiği günden sonra vakit buldukça duygularını paylaştığı günlüğüne içini döküyor...sabah 06:30 da Kadıköy Şifa Hastanesinde soluğu alıyorlar babası ile.. ameliyat öncesi ailesi ve sevgili dosları Sibel, Yusuf sayesinde gülmekten unutuyor stresini biraz (ama keşke kaptan dedecik de yanında olsaydı) derken...eşini kapı dışında bırakarak ameliyathaneye girişi ile birlikte heyecan ve stresten her gördüğü yüze gülerek ''günaydın'' diyor..ve masaya yatmış haldeyken soruyorlar, kız mı erkek mi? adı ne olacak..erkek...adı da Alpe...ve gözünü açıyor ağzından ilk çıkan ''bitti mi??''..Odaya geliş ve nur topu (3650 kg) pembe yanaklı, uslu mu uslu, tatlı mı tatlı bebişkosuyla gözyaşları içinde tanışması.Evet tam 3 yıl önce sabah 2 kişi girdiğimiz hastanden 3 günün sonunda 3 kişi olarak, ''aile'' olarak çıkışımızı ve yatağında mışıl mışıl ( babasının deyimi ile kaçarken donakalmış şekilde ) uyuyan bebişe eşimle baktığımızda ''bu bizim mi?'' diyerek gözlerimizin doluşu ve Allah'a şükredişimiz daha dün gibi...
Sevgiler....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)